Bu Blogda Ara

24.10.23

Pandora’nın Umudu (Seher)


Bilirim, insan hiçbir zaman tamamlanamaz. Ya çok erkendir tamamlanmak için, ya da çok geç.
*
Ömrümüz hayalini kurduğumuz o diğer yarıma dair umutlarla dolup dolup boşalırken çok geç anlarız, o diğer yarımın da aslında bizde olduğunu. Hoş, anlasak da bir şey değişmez. Yine de, ısrarla bekleriz, gelecek ve tamamlayacak olanı.
*
Kim bilir belki de asıl suçlu, yüzyıllardır bize Pandora’yı kötüleyenlerdi. Tanrıların yarattığı o muhteşem güzellikteki Kadın.. Dışını süsledikleri kadar, içine koydukları dürtülerden dem vurdular yılmadan. Ve onu, o merak duygusuna yenik kıldılar. Açmıştı içinin tüm gizlerini ve saçmıştı ortalığa. Anlayıp da hatasını kapattığında, o dehşet kutuyu, bir kalan ”Umut”tu ya, mahkûmdu onlara göre umut, o zavallı sandığa.
*
Hep tersinden okudum Pandora’yı, tanıdım tanıyalı.
Bana göre, özgürlük ve esaret anlayışımızdaki yamukluktu, olayın en ince yanı.
Gökyüzünü görebilmeleri için, hiçbir engeli olmayan yığınlarla doluyken dünya; kaç kişiydi göğe başını kaldırıp bakan.? Dakikalarca bulutlarla birlikte akıp giden.. Çocukluğundaki gibi, hayvanlardan bir çiftlik kuran.? Ya da bir sürü imgeler yaratan.?
Sıcağı tam sıcak, soğuğu tam soğuk hisseden; meltemi yüzündeki okşayışıyla yaşayan.. Duygularını, düşüncelerini bir nehir gibi çağlayarak dillendiren, sonrasında pişmanlık yaşamadan.. İyisiyle, kötüsüyle.. Nasıl anlaşılacağı endişesine düşmeden.. Kuvvetini sadece yüreğinden alan..
Yok yok, umut işte tam da buydu! O kutunun içinde, her yer karanlıkken de gökyüzünü görebilmek; uçan, cıvıldaşan kuşları duyabilmek, var olsa da olmasa da o yarıma dâir hayalleri çoğaltmak, hatta yaratmak kendi için, kendinden.. Ve cesaretle ve de güvenle ”Bak, buradayım işte.!” diyebilmek. Sarılmak yaşam boyu kendine..
*
*Seher* (Tüm Zamanların..)

12.10.23

Tekboynuz’la (Seher)


Teninin gölgesinden söküp aldım gerçeği

Gerçeğine yansıyan ateşe aşık oldum.

Duvarların karmaşık yüzyıllara çizilmiş

Bir dilin ezgisinde kulağımız kesişmiş.

*

Her yola yolcu gerek, eli ele devşiren

Her yolcuya bir de yol, ayağı bitiştiren.

Tekboynuza atladım uçarak geldim sana

Altın tasta kanımı adak gibi sunmaya.

*

*Seher* (Tüm zamanların..)

d'üşüyorum (Seher)


Gecenin en yalnız zamanlarında

Taşlasam bütün kepenklerini bu şehrin

Karanlıkta çok mu zordur alışınız verişiniz

Paranız sayılmaz mı el yordamıyla

Çıkılmaz mı sokaklar karanlıkta

Parklarınız yasaklı mı güneş olmayınca.?

*

Oysa ne güzel olurdu, sokak şarkıcılarıyla

Yıldızların altında şarkılarla sevişmek..

Çatalın ucunda balık, kadehte rakı

Yüreğin acılarına bir bir gülümsemek.!

*

Ne kopabiliyorum beynimden

ne yüreğimi salıverebiliyorum boşluğa

-ebilmek'siz bir gramerde çıldırıyorum.

Dilim ne yöne dönse çaresiz

''Çare, sizsiniz,'' diyor psikologlar

Psikoloji bir bilim dalı olmaktan çıkıyor

Öyle ya, bil'miyor işte çaresizliği.

Bilmem kaç bilinmeyenli

denklemi doğuruyor sancılar.

Siz, gülme makamının orkestrası

ben, kederin assolistliğiyle avunuyorum.

Gecenin en karanlık zamanlarında

yasadışılığa soyunuyorum.

*

Çöpe atıyorum bütün renkleri

Bir rakı şişesi kadar erkek oluyorum

sonra, istemsiz dökülen yaş'larla kadın.!

Derken bir çocuğa kesiliyor benliğim

Tepeden tırnağa düş oluyorum.

Düşüyorum

D'üşüyorum

Düşü'yorum..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)


Sonsuz Şarkı.. (Seher)

Ey içimi çalkalandıran

Ey derinlerimde dünyalar

Göğsümde uçsuz bucaksız boşluğun anası

Haydi, bir cümle istiyorsun ya durmadan

Usanmayan bir cümleyi parçalıyorum hecelerine

Kekeme bıraktığın yerden direniyorum

Bütün bedenimle, ha gayret

Anlatmanın yollarına düşüyorum.

Yok.. Umarsız bir bakışın kirpiklerinde

---buluyorum kendimi..

*

Rüya bu ya, asılmışım işe bak

''Oh.!'' diyorum, nihayetinde zannederken cismimi

O kör olası gündüzler başlıyor

---doğu yanımdan..

*

Ah bat.! Ah batı.! Ah batık şehrim

Sütunlarında ben, başımın üstü yüzlerce yıl

Küp küp şarapları deviriyorum

Yüz şimdi, yüzebildiğin kadar.

Bir yüzülmüş deri kalıyor, tuz kokan

Bozulmayan esnemeyen

Kaskatı bir yüz görümlüğü

Yok.. Yok ki görmeyi arzulayan

İşte, dünyanın en eski şarkısını

---getirdim sana.

Al, drahomam.

Duymak mı istiyorsun, duy o zaman

Kim tutar duymak isteyen bir çift kulağı

Kim tutar girdiğinde

Bir çığlığa dönüşen şarkıyı

---bırakmamacasına.?

O şarkıyı bilen değil

Lime lime dökülerek yaşayan tutar.

Hayır, nafile bekleme

Asla anmayacağım o şarkının adını.

Bir çağ ki kelimelere düşman..

Bir çağ ki, altında sözlerden ölüler..

Donmuş bedenleriyle gözü açık gidenler..

Hayır.!

En sevdiğim cümleyi devirirsem eğer

Toprağım bana, kan güder.!

*

*Seher* (Tüm zamanların..)

Deli Arşem (Seher)


Uzadıkça kesilen tırnaklar gibiyim

döküldükçe seyrelen saçlar..

Ne tırnaklarım uzatmaya geliyor

ne saçlarım şöyle boylu boyunca..

Söz birliği yapmışçasına kırılıyorlar.

Kala kala dört tel kaldı çalacak.

Çiz boylu boyunca ey deli arşem

çizdiğin yerden gelincikler fışkıracak..
*
*Seher* (Tüm zamanların..)

Uzak yakın.. (Seher)

  Bir arpa boyu uzağındayım onların, kilometrelerce yakınlığına.. Varlıkla yokluğun savaşında berabere kalan ölümü soluyoruz. Yeniden dirile...