Bu Blogda Ara

27.1.24

Bin Bir Başlı Yeryüzü (Seher)

 

Kalp tuttuğu zaman bir hüznün elinden

kalp bu, bırakır mı yarı yolda kendini.!

Tutar bir kalemi üç parmağından

yazar, kulaksız bir hikâyeye efsanesini..

Efsane bu, adı üzre yıllar ve yıllar

yollar ve yollarca uzar gider sayrılar..

Önce sararır Eylül dalında

sonra gazel okur bağr-ı toprakta.!

Düşmenin uçurumudur artık gökyüzü

ve karışır bin bir başlı yeryüzü.!

Bir ejderha peydahlanır kâlp kapısında

savurduğu ateşler cehennemidir

dünyasız bir dünyanın son perdesidir.!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Kuyu Ağzı (Seher)


Sabaha karşıydı ilk bakışlarım

ve karşıydı sabaha, haykırışlarım.!

Geceyi kundakladım ayağımda salladım

ve kundakladım geceyi, sabaha karşıydı.!

Ağrılarım, sızılarım bas bas bağırdı

Bir yangın tuttu yüreğimi gayet ağırdı.!

Heyhat.! Susuz bir çöldü ömrüm, öl'dü.

Bir dağın yamacına yas'landı, kör'dü.

Çekilen toprağımda derin bir çatlağım

ah,, nasıl çiçeksiz, nasıl kurağım.!

Güneşin mızrakları saplanırken düşlerime

düştü takvimimden bir bir yapraklarım..

Hay demeden hû demeden ben git'tim

böldüm ciğerimden bir nefes biçtim

döndüm kıblegâha yıktım putları

ben bu acı şerbeti nereden içtim.?!

Sordum sual ettim bilmeyenlere

bir ''hiç''liğin ortasından, kendime es'tim.!

Estim dört bir yanımdan çarptım kendime

sağlamasız bir dünyada Aşk'a hep pes'tim.!

Şimdi bağırışlarım bir kuyu ağzı

aks eden sedâmı kalanım bildim..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

26.1.24

Erguvan (Seher)


 ''Küçük bir yazıya hapsolmak.!''

*

Eğer anlatabilseydim hâl-i pür-melâlimi

Erguvan derdim hiç düşünmeden.

Pürüzsüz beyazlığı çiçeklendirmek olabilirdi

Kısa bir 'biraz önce' utancımız pembeleştirmeden..

Koca bir Mayıs'tı mevsim, hiç bitip tükenmeyen.

Bir bankın tahtalarına kazıdım beklemişliğimi..

Gelmeyişimizi, gitmeyişimizi; bir mumyanın bezlerinden

sarıldık, sarındık yalnızlıklar kumaşına..

Gocunmadım, gizli damlalarımı biriktirmekten.

Göl oldum, sığmadım kabıma

nehir nehir çağladım evrenimizden..

Ne mi oldum Deli Sancım, ne mi oldum Sevdiceğim

umman içre bir şehri bezedim hayallerimizden..

Diplerin de diplerinde bir ağacın gölgesini

Ömür ördüm, pespembe bir iplikten..

Yürümek değilmiş işin özü

durmakmış, susmakmış derinden..

Susan kelimeler îcad ettim, kahreden

ama Aşk'ı tüketmeyen, tüketemeyen.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

24.1.24

Sus'tuk.. (Seher)

 

Sen gelmedin hiç, hep ben geldim.

Aslında hep sen geldin, ben içimde durdum.

Sen konuşmadın hiç, ben konuştum.

Aslında hep sen konuştun, ben içimde sustum.

Sen ''Gel.!''din, sen ''Konuş.!''

Ben ''Dur.!''dum, ben ''Sus.!''

Sen ve Ben

Gel'dik, Konuş'tuk, Dur'duk.!

Ama hep, Sus'tuk.!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..) 

Dört Mevsim (Seher)

 

Seni düşünmek İlkbahar gibiydi..

Çiçeklerin rengi, ağaçların taze yaprakları,

kuzuların çocukça zıplayışı,

sola yatmış düzenli yağmurların ardından

yedi renkli bir gönül bağı gibi kurdelası.

*

Seni düşünmek Yaz gibiydi..

Alından damlayan terin, metânetle silinişi

bir huzurlu, bir huzursuz kıpırdanış

biraz Deniz, biraz yanış

bronz bir yüreğe boyanış..

*

Seni düşünmek Sonbahar gibiydi..

Doğanın yeşille ayrılığındaki hüzün

sarıyla buluşmasında son tütün

ve bir gazeller ülkesinin rüzgârında

karışan saçlarıyla son'lu ölüm..

*

Seni düşünmek Kış gibiydi..

Beyaz bir nakış gibiydi

tertemiz bir rengin altında

bütün renkleri gizleyiş gibiydi..

Seni düşünmek, donmuş gibiydi..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Oysa (Seher)

 

Bir şarkı

büyük bir hıçkırık..

Bir kaçış

büyük bir yakalanış..

Bir renk bozumu mevsim

gökyüzü sıtmaya tutulmuş.

Yeryüzü, bir kucak açış..

Çukurlarla doluyor yaşam

dolup dolup boşalıyor gözünden

ciğeri parçalayan bir haykırış..

Ölüm nedir ki,

nefes almanın yanında.?!

Bütün meseleyi olmaya

ya da olmamaya bağlayış..

Yalanların toplamı:

kibrit kutuları, sigara paketleri, peçeteler

satın alınan koleksiyonlar ve bir duruş..

Oysa her şey ve hiçbir şey bir duramayış..

Gitmişler gönderilmedikleri yerlerden

oysa gelmemişler hiç.

Hepsi bir yanılsayış.

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

23.1.24

Eylül (Seher)

 

Eylül'ü anlatmam gerekirse;

Anlatmış bin bir şekilde şâirler işte..

Ben kısaca ''Ben'' diyeyim

Hadi bir de ''Sen'' diyeyim

Olmayışının şerefine

Şiirin eylüllerini devşireyim..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..) 

Kokla (Seher)

 

Sen durgun bir deniz, içten içe kaynayan

Ben çıldırmış gökyüzü, bulutuyla savrulan..

*

Yarısında gecenin çıldır dalgalarınla

Köpürsün ağzın burnun mıhlanmış dudağınla..

*

Oy bütün kıyıları, insafsız bir insaf'la

Ve ansızın uzaklaş, kendi derin kuytuna..

*

Bakma anlam'sız ufka, görmeyen bir bakışla

Bâri kokla yağmuru, elmanın göz yaşında..

*

Ah benim ince sızım, dermansız kalmışlığım

Bir şimşeğin dalında, kök salmış yalnızlığım..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Ellerin.. (Seher)

 

Ellerin var, ellerin yok

Tutuyorum en bilindik boşluğu..

Gözlerin var, gözlerin yok

Düşüyorum en sınırsız uçurumu..

Bir nöbeti devralıyorum

gündüzden geceye..

Nöbet geçiriyorum.

Sen ki inci, sen ki mercan vurgunu

biliyorum hangi zıpkınla vurulduğunu.

Tokuşuyor iki kadeh an'sızın

ağlıyorsun yalnız

ağlıyorum, kalabalık yorgunu..

Ben ki, bir okyanus dibinde

kapalı bir şiir kutusu.

Şâirlerin meclisinde yontuluyorum

ben yontuldukça ayaklarım eksiliyor

gelmek zoru yollarımı kesiyor.

Bu kez sen, durur musun yerinde.?

Gidiyorsun en uzak yolculuğu..

Nereden aşırmalıyım

küçücük bir umudun kuyruğunu.?

*

Çobansızım, Ay'sızım

Güneşimi çaldırmışım

Evren kadar daralmış

bir noktada ''yan''mışım.

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Uzak yakın.. (Seher)

  Bir arpa boyu uzağındayım onların, kilometrelerce yakınlığına.. Varlıkla yokluğun savaşında berabere kalan ölümü soluyoruz. Yeniden dirile...