Bu Blogda Ara

29.2.24

Dilinin Balı (Seher)

 

Bir sevda ki

paramparça yılların birleşiminden..

Bir darmadumanlık ki

dermansız hasretlerimden..

Bir rakı kadehi ki,

beyazı gözünün akı

mezesi dilinin balı..

Bir uyku ki,

göz kapaklarında çöreklenmiş,

beyninde tutmamış tavı..

Bir rüyâ ki,

kapısız tabirlere gebe,

kısır bir döngüde vale.

Bir zar ki, hep yek..

İkinin boynu bükük

hep tek-tek..

*

Ey Dünya.!

Göbeğin çatlasın emi

ateş çıkmazsa bir yerlerinden;

yalayıp yutmazsan gökyüzünü

o derin kafesinden,

buharlaş ve yok ol emi.!

Bu acı öyle bir acı ki

kanmıyor seferinden..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)



26.2.24

Üçüz Şiir (Seher)

 

Dün gece, üçüz şiir doğurdum

şimdi kucağımdalar..

Bakıp bakıp öpüyorum güzel gözlerinden

Mırıldanıyorum kulaklarına sessizce isimlerini..

Bizim buralarda ezan okumazlar,

şiir okurlar ki, şiirin kadrini kıymetini bilsinler

ömür boyunca.

Ve mısra mısra dökülüp

toparlasınlar şairlerin aşklarını

sonbahar yapraklarından..

Eşleştirsinler ruhlarını acılarından.

Şiir doğmak ağırdır, yürek ister..

Oysa kasaplar yürek satar, kilosu bilmem kaçtan..

''O yürek bu yürek, hangisiysen ''ol''mak gerek

adamakıllısından..'' dedim evlâtlarıma.

Zümrüt gözleri ışıldadı hepsinin..

''Yar gibi ana, şiir gibi diyar,''

dedim kendi kendime.. Sarıldım yüreğime..

Bitmeyecek gebeliğimin şerefine..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Son Bakışta Aşk (Seher)

 

Heyy.! 

Gerçek Aşk'tan bahsediyorum beyler/bayanlar; yürüyen merdivenlerden kayanlar.!

*

''İlk görüşte aşktan,'' ya da ''ilk görüşte aşk var mı.?'' diye soranlardan bahsetmiyorum. Onların bahsettiği aşk, olsa olsa adonis kasları, geniş omuzlar, atletik yapılar ya da yuvarlak kalçaların bel seviyesi üzerinde konuşlanmış iki güzel meme, bir de buraya yakışan bir çift göz taktık mı, tam da yerini bulacak olan değil mi.? 

Bütün bunların karşısında, yaylarından fırlamış gözlerle, yalama olmuş ağızlardan dökülen aşk sözcüklerinin, şehrin kanalizasyonlarında aktığını biliyor musunuz.? Bu duygular, arka sokakların duygularıdır. Hattâ duygu bile denmemelidir çünkü, gerçek duygulara haksızlıktır.! 

Bunlar her yerde çiftleşebilen, ustan yoksun hayvanî şehvetlerden başka ne olabilir.? Bir anlık hazza erme mutundan sonra, olanca gerekliğiyle hayatı kucaklayan ve aşkı, el değmemiş yerlerde arayanların; el değmemiş, gerçekten el değmemiş, eller değmiş o hayvanlıklarını, aşkla temizlemeye kalkan, ''süper id'' sürüsü desem, abartmış mı olurum.?

Ya da, aşk adını verdikleri o geçmiş/geçmemiş acılarının üzerine, bir başka insanın acılarını büyütmek pahasına, vücutlarının salgılarını rahatça etrafa saçabilmek adına, ''o sürüye'' katılan ve pervasızca ahlâk salyalarını etrafa püskürtenler midir, gerçek aşkın kapılarında bekçilik edenler.?

*

Son bakışta aşktan bahsediyorum.. Son bakışta..

*

Sondan geriye saya saya bitirilemeyen; baştan sona yangın, sondan sonsuzluğa kül ve duman.. İsler içinde bir kalp..

Ve onun içinde oturan, duvarlarını gözleriyle yıkayan, yeniden yeniden yapılandıran, bir mûkimden bahsediyorum. Hani şöyle dışarıdan baktığınızda meczup dediğiniz, boş boş dünyada dolaşan, kör düğümlerin içinden görmez gözlerle yüzünüze bakan, konuşmalar arasında yreğinde duyduğu yanma hissiyle, çığlık çığlık çoğalan ama gözlerinizdeki umarsızlığı görüp, o kelimeleri harf harf yutan, yuta yuta yutağında bir canlı taşıyan.. O canlıyı ne yutan ne de kusan bir yürekten, mevsimlere bile bölünemeyenden bahsediyorum. 

Öyle ya, İlkbahar gibi sevdiğinin kollarına doğamamış, bir Yaz sıcaklığında sarılamamış bir insanın kaç mevsimi olur ki..

Aşk'ı beşinci mevsime benzetenler heyy.!

Siz, hiç sonbaharda dökülüp, kışın dondunuz mu.? Bir perdenin ardından yârin baharlarını özleyip, yazlarında Aşk'ı, çivilerle yazıldınız mı taş tabletlere.?

Siz hiç Aşk'ı Adonis'ten dinlediniz mi.? Hani şu, gecenin karanlığını kaldırıp, kara kızını arayan.. Her ambulans sesinde ürperen..

Oyy ölemm.. dedikten sonra, pişmanlıkla tevbeye gelen Aşk nedir.? 

Toprağın altında böceklere ziyafet olmak kolayı.. Ya yaşarken ve o, dünya denen yuvarlakta döne döne, ama hep dönee dönee, şekilden şekile girdiniz mi.?

Ey Şair.! deme bana öyle şeyler.! Bilirim, daha neler yaşamayacağım ki.. Sen'den gayrı..

Seni yaşamak nedir ki Deli Sancım.?!

Kollarında olmak.. O baba, o evlat, o eş, o sevda kollarında olmak.. Kaldırabilir miyim bilmiyorum Dost.!

Yüzü, yüreği bunları hiç yaşamayan bir insana ağırdır herhal.. Ben sadece hasret bilirim. Benim çiçeklerim hasret kokar. Gülün dalında şakıyan bülbüller uğramaz bağıma..

Mecnun Leylâsını dünya gözüyle görmüştür de, düşmüştür çöllere..

Ferhat Şirinini dünya gözüyle görmüştür de, elinde kazma, dağlara girişmiştir..

Eyy acılarıma acı katan eyy.! Ey acılarına kurban olduğum.! Boynumu önüne her an koyduğum.!

Söyle bana, uzaklar ne kadar uzaktır; söyle yakınlar ne kadar.?! 

Söyle görmek nedir, yaşamak nedir.?!

Bir gözün camından ileriyi görmek midir görmek; ilerinin de ilerisini mi görmektir.? 

Yaşamak dediğin, şöyle ağız dolusu nefes almaksa, nerde benim nefeslerim.? 

Bir camın içerisindeki kum tanelerinde, çöl gezmekteyim.. 

Kelimelerden bir dağın dili önünde, tek kelimesiz lime lime bölünmekteyim.

İnsan vardır, mutlulukla doğurgandır. İnsan vardır, acıyı doğuran, doğurduğundan doğan, doğurduğuyla ölen.. Ah beni, doğum acılarıyla boğan! Ben senin o güzel ellerine kurban..

Her ay başında eksilmiş bir çizgiyi andıran.. Yavaş yavaş dolan.. Tam doldum derken, eksilmeler yoluna revan olan. Bu döngünün içerisinde yörüngesini bir an şaşmayan ben mi unutacağım, ben mi vazgeçeceğim..?!

Yapma, etme.! Bütün bülbüllerimi söyletme.! Bağımı bostanımı perişan etme.! Bir kuru toprak parçasını izleyen gözlerimle, yansıyan ışığından, kendime ülkeler yaratıyorum. Bir kabuk gibi taşıyorum üzerimde evimi. O kabuktan her çıkışımda, belki bir nefeslik huzur derken, kâinat seni haykırıyor.! 

''Belki evimde,'' diyerek döndüğümde, evim bana sen kokuyor.

Biter mi dersin.!? Nice bitişlerin şahidi olan ben de ''belki,'' derdim, eğer karşımda ''sen'' olmasaydın. Ben sende ''bitmeyeceğini'' öğrendim. Onun için bunca gamım kasavetim. Yok, yanlış anlama. Gamım da kasavetim de çektiğim ıstıraptan değil.

Ahh, bir kez beni anladığını gördüğüm gözlerinde eriyeydim..

Sonra öleydim, demiyorum; sonra aynı gamın kasavetin içine gömüleyim.!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

*

NOT: Daha derini de varmış duyguların. Akıllı.. 

Kim bilir, daha da'sı var mı.. Yaşadıkça göreceğim.. 

Gömsünler (Seher)

 


Hani sen, kitaplarca şiirsin ya;

şimdi, bir aşkı uzaktan seyrediyor,

haz memleketine hükümdar oluyorsun ya:

söyle o şiirlere

assınlar kendilerini

bir yaprağın sonbaharına

ve gömsünler

yüksekten dökülen kelimeleri.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Eşitsiz Yazın Bilim (Seher)


Taş çatlıyor,

ufalanıyor arasından bir tutam sabır.

Bir dil kopuyor kökünden,

düşüyor zanlı bir et parçası yanına

Horlanıyor sözcükler..

Kaç takla atıyor gökyüzü

güvercinler yağıyor toprağa

kursaklarında bir tane buğday.

Karanlıkta çimleniyor ekmekler

dilim dilim dağılıyor yaşama.

Her biri bir güne

ballı ekmek olmayı bekliyor..

Şimdi, zengin şiirler fakir

fakir şiirler zengin oluyor;

eşitsiz bir yazın bilim doğuyor..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Ulu orta (Seher)


Eyy gözündeki ışığa süzüldüğüm

ve eyy, gözündeki kapıda süründüğüm:

Burnunda mı koku almaz yanıktan,

dilin de mi tada düşman sevdadan.?

Nasıl merhametsiz  bir yürek ki bu

kendi için atan canı duymuyor.!

Nasıl umarsız, kör bir kalp ki bu

kendi için ölen canı görmüyor.!

Ulu orta kalmış kokmuş bir ceset,

dünya mezarında gece gündüz dönüyor..

Aşkın sırrı yazılmış da göklere

bir kuşun gagasına takılıp da gitmiyor.!

Kara bir yazıyı mavi gözleri

dört mevsim köpük köpük yağıyor..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

>O< (Seher)

 
Yatışmasını beklerken

bir kaynak gibi fışkırandır o.

Kaçıyorum sandıkça yakalandığın,

yakalandıkça bir ağ gibi, dolandığındır o.

Ölüyorum sandığın, son nefesine kattığın,

o sondan, nice ilklere ve sonlara

sürüm sürüm koştuğundur o.

Dört duvara hapsetsen de kendini

dünyayı fırıl fırıl döndüğündür o.

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Sevdamın Eşi (Seher)

 

Hasreti kavurdum gönül tasımda

kokusu yollarca gurbete gitti..

Vuslat serpeyim dedim avuçlarımdan

ellerim yalnızlığımı inledi..

*

Sevdamı çekiyor bahtsız yüreğim

yazmamaya yeminli kader kalemim..

Eller dem vuruyor acılarından

pervaneye zul gelir mi ateşi.?

*

Seher der ki, seherlerim solsa da

her günüm her gecem kara olsa da

bu gidişin sonu ecel olsa da

o benim bu dünyada Sevdamın Eşi

tek kirpiği için veririm seri. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..) 

Mezar Taşı (Seher)

 
Lütfen, mezarıma taş dikmesinler.!

Bunca taşıdığım taşların

ağırlığını başıma yüklemesinler..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

25.2.24

Göğümün Kuşağı (Seher)


 Güneşi her uğurlayışımda,

bir dolunay doğuruyorum - tam ortasında hayatın

ve dolu dolu bir acıyla, kan revan yığılıyorum..

Nice sonra uykumun üzerine uzandığımda

yarı baygın yarı uyanık, rüya üstüne rüyayı

yoruyorum sabaha dek - hangi sabaha -

bir sıkımlık canımı, sıkıyorum yastığımda

ve yastığımı sıktığımda, süzülüyor yaşlarım;

herkes denize bakarak aşk yaşıyor..

Hey gidi yaş'larım.! Yaşlarım.. Benim katıksız aşım.

*

Her uyanışımda - nasıl uyanış -

güneşi üzerime doğmuş buluyorum.

Bilmem hangi yıldızı sevgili etmiş yangınına

ya da, bir ayna mı yoldaş yalnızlığına ki

çift görüyorum.? bilmiyorum..

Ben bunları hep gözü kapalı

hep gözü açık görüyorum..

*

Sevdaya ''kara'' diyenlerin, yüzlerine gülüyorum.

Ser veriyorum sır vermiyorum.!

Ben bu gökkuşağının altından

gece-gündüz

yağmur-çamur

kar-kıyamet

döne döne

döne döne

geçiyorum.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Orda mısın.? (Seher)


Bıraktım, sevdanın zoru sarsın

kuduran yaralarımın kanını.!

Sen, Sen'den haber ver, orda mısın.?!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Sabrın Taşı (Seher)


Öyle azar azar, öyle çoğalarak
Öyle arta arta, öyle azalarak
Sabrın taşını öyle çatlatarak
Öyle işte..
*
*Seher* (Tüm Zamanların..)

Çıplak Sevdama Ağıt (Seher)


 Ben sağ'ımı devirdim Ey Deli Sancım.!

Bir yumrukluk işi varmış, bilmedim..

*

Küçük bir kulübe oturttum Sol tarafıma

bütün çocukları doldurdum dört bir yanıma..

*

Yürüdükçe çağlayan adımlarımla

ormanlarca nefes aldım, ölmedim..

*

Evrimleşen bedenime kalıp biçmeden

çırılçıplak bir sevdaya ağıt giydirdim..

*

Sorsan Seher nerden, hangi ülkeden

vatansız sloganın feryâdıyım ben.!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Eğer ya da Belki.. (Seher)


 Kerbelâ gibiyim, anlıyor musun.?

Boşa kürek çekiyor gözlerim, biliyorum..

Ne yanabiliyorum, ne sönebiliyorum

İki göz mesafesinde, ayrılığı seyr'ediyorum..

*

Çay koy Ey Benim Deli Sancım

yüreğimin üzerine..

Gör bak, demlenince,

avuçlarımla içireceğim..

Hayır gitme.! 

Eğer gidersen, ırak kalırım kendime;

eğer gidersen, gurbeti içime çekeceğim..

*

Yönsüzüm,

çekme gözlerini gözlerimden.!

Ben bu yolları pusulasız

nasıl katedeceğim.?

Ekmek kırıntıları bıraktım tabağımda

Her biriyle bir kuş sevindireceğim..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

13.2.24

Bilmiyorsun (Seher)

 

Rüzgârın uğultusuyla irkildim
Aklıma geldin.. Gitmemişken..
Dilimle mühürlediğim bir zarfı
çıkarıp çıkarıp kokluyorum,
gönderilen adres yerinden.
İçinde kıvranıyor duygularım..
''Hizaya geçin.!'' diyorum harflere
Geçin ki, bu ülkenin artık dirliği yok
kenetlenmiyor eller birbirine.!
Yanık kokusu çalınıyor burnuma
derken bir sağanak peydahlanıyor
kurudu sandığım pınarlarımdan..
Sönüyor sönmesine, lâkin,
duman.! Ah o duman gözlerin,
tütüyor.. durmak'sızım..
Sonsuza yolluyorum is'ten yazımı.
Bin bir gece masallarının
karanlığından dökülüyorum.
Ö*lüme beş kala, hep ö*lümü soluyorum.
Soluyorum toprağımda, görmüyorsun.
Aklım durmadan sana geliyor, bilmiyorsun..
*
*Seher* (Tüm Zamanların..)

3.2.24

bekleme durağı (Seher)

Kimi zaman yılıyorum bekleme durağı'nda

ayaklarım hevesli bir gidişe duruyor.

Ay'sın diyorum, ışıt yollarımı karanlığımda;

Güneş'sin, aysın artık sabahlarım..

Hercai bir menekşenin yaprağından soluduğum

bütün hercailiklerimi yolluyorum gençliğime;

bahara diyorum ya, baharlar geçiyor yalnızlığımdan..

*

Gözlerin bir helezonun yılmaz bekçisi.

Ve düşüyorum, gök'yüzünün sarmalına,

sağım solum, arkam önüm, sobe.

Açsam diyorum yediverenler gibi,

saçsam diyorum, bütün sarhoşluğumu ellerine..

Kaç acıyı solumalı daha ciğerlerim

ve kaçıncı kez kaçmalıyım, olmadığım yerlerden.?!

*

Hangi şehre ikâmetgâh çıkarsam;

hangi cadde, hangi sokak, hangi mahalleyi yurt edinsem;

bilmem kaçıncı kata çıksa asansörler

kaçıncı dairesinden atlasa umutlarım

bir kâğıt parçası kadar bile yer kaplamıyor vücudum.

Koparıp dilimi atıyorum hoyratça;
sen ki beni bir türlü anlatamayan eyy.!!

*

Bin türlü kuşanıyorum

kelle koltukta savaşıyorum günlerdir,

ağzımın kenarına sızıyor kanlı sözlerim..

Öyle usul usul değil, öyle taşkın, öyle pervasızca..

Duyulmuyorsa da bir yerlerde

bu kıvranan parçamın hikâyesi,

bir şiir kıvamında arsızca sızlanıyorsa,

utanmanın gölgesine sığınıyor, görmeyin.!

Ve sövmeyin bir serzenişin

alt alta-üst üste savaşına, sövmeyin.!

Dövmeyin beni gözlerinizle, dövmeyin.!

*

Arkamı dönüyorum bekleme durağı'na

hani tanrıyı şaşırtırcasına, çocukcasına..

''beklemiyorum ki..'' dercesine akıyor saçlarım.

Yaşlarım, Ahh, yaşım kadar yaşlarım.!

Bir siz mi gelirsiniz o bilinmez yöreden;

bir siz mi gidersiniz köhneliklerime.?!

B'eklediğim, bütün eklemlerimi sızlatır..

Değişen mevsimler tutkulu

ve tutuklu, bir durağın demirlerinde

sayıklamalarım, sayıklama (!) larım..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

1.2.24

Ucundan Seyrediyorum (Seher)

 

Ucundan seyrediyorum, her şeyi ucundan..

Geçmişi, geçmemişi, geçmeyeceği..

Parmaklarım hesap tutuyor

O'ndan yukarıyı susuyor.!

Gözlerim, dengesiz bir kalp atışı gibi

ufuk çizgisinde yalpalıyor..

Ve ayaklarım, sanki benim değiller

bir seri hoş, bir yeri boşu tekmeliyor.!

Boş bir çuval gibi yığılıyorum.

O kadar ''uzak'' kelimelerle doluyum ki,

ağzımdan burnumdan fışkırıyor..

Göz yordamıyla toplamaya çalışıyorum

olmuyor.. Bir cümlecik diyorum.!

Kurulamaz mı hayatın baş köşesine.?

Yeri göğü inleten bir uğultuyla doluyorum

bilmem kaç şiddetinde.!

Ucunda seyrediyorum, her şeyi ucunda

gelmişi, gelmemişi, gelmeyeceği.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Uzak yakın.. (Seher)

  Bir arpa boyu uzağındayım onların, kilometrelerce yakınlığına.. Varlıkla yokluğun savaşında berabere kalan ölümü soluyoruz. Yeniden dirile...