Bu Blogda Ara

4.5.24

Kalem Gibi Bir Yağmur (Seher)

 

Ve kalem kıvranmaya başlar

''Yaz,'' der, ''Yaz.!''..

Oysa Susmanın Mevsimi'dir. 

Yazılan her harfin ıslanacağını bilirsin,

akacağını, kâğıdın yanaklarından..

Ve boşluğa savurursun kelimeleri

kayıtsızlığa uçuşurlar, sessizce..

Akar tüm boyaları çaresizliğin..

*

Notalara döndürürsün rotanı

Çalar bütün hırsızları, şehrinin

isim'siz gözyaşlarını..

Yağar, kalem gibi bir yağmur..

İçer Toprak Ana, kederlerin cümlesini

Doğurmak için gayr-ı meşrû acıları..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

23.4.24

Ayrık Otu (Seher)


 Kırılıyor bütün tecrübelerin beli omuriliğinden

Deneye yanıla örseleniyor kalbin bütün pencereleri

Üşüyor, kanı çekilmiş beden

Kanserleşiyor sevdanın bütün hücreleri..

Ve şarkılara sarılıyor insan, bir kadeh eşliğinde

Ne kadeh sarılıyor, ne de şarkılar

Köklü bir inanışın kutsal çiçeğine..

İstediğin rüyayı görmek kadar güç

istediğin ömrü yaşamak.

Ayrık bir ot kadarsın işte, ömrünün bahçesinde.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Bu İşte Bir Kurnazlık Var (Seher)

 
Hangi kitabı okursan oku

okuyarak yazıldığın

bir metin üzerindesin.

Kendinden harfleri

bir bilmece gibi çöz dur.!

Çözemediğini kına

Olmadı ara, ara ve ara.!

Bu işte bir yanlışlık var

Bu işte bir kurnazlık.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

11.4.24

Gel.. (Seher)

 
Mayası tutmamış bir hayatın içinde, bu kadar yerinde olmak zorunda mıydı bilincim.?

*

Neden, neden, neden.?!

Ben hâlâ o umuda takılmış, gözlerim yol yol beklerim, o olmayan İnsanı.?

*

Çık gel lütfen.! Ben seni aramaktan yoruldum.. Seni beklemekten.. 

Biliyor musun, benim sana ihtiyacım var.!

Sorgulamayan, yargılamayan, incitmeyen şefkatine sarılmaya; dizlerinde bir çocuk gibi yatıp, saçlarımı okşamana.. (Biliyorum, aynı şeyi bekliyorsun..) 

*

Bu kadar ağır mı geliyor sana.. Canımı vereceğim Canım, neredesin.?! 

Yoksa hiç olmadın mı.? Yoksa hiç yok musun.? 

O zaman ben niye varım.?!!!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Miras (Seher)

 

Anlamadılar, nasıl bir yorgunlukla yol aldığımı..

*

Kolaydı, bir baharı yaşarken, çiçeklerinin ve yapraklarının bir bir düşüşünü izlemek..

Kolaydı, meyveye durmadan kemâle ermek..

Kolaydı, gökyüzüne çılgınca kahkahalar savurmak varken, yeryüzünü sulamak..

Kolaydı, herkesin sırtını dayadığı dağlara, sap gibi bakmak..

*

Böyle olunca, kolay olacağını sandılar, kaplarına göre şekil vermenin..

Bunca zorluğa göğüs germenin bir avantajı, bir de dezavantajı olurdu:

*

* Artık, ayaklarından başka yürüyecek bir ayağa gereksinim duymazsın.

* Artık, sarılmak istediğinde, kolların yetişir sana.

* Artık, yaralarını kendin öper yalarsın.

Ne gidersin ne kalırsın.. Gerekirse Roma'yı da yakarsın; gerekmezse tek kılını oynatmazsın.

Ölümlerden ölüm beğensen, en güzel ölümü ölür; burnun yere düşse, eğilip de almazsın.

*

Yalan söylemek o kadar kolaydır ki dünyalarında, kendilerine bile yalan söyleyebilecek kadar düşerler, anlarsın.

Bukalemun gibidirler, kendi içlerinde bile. Sana renk değiştirmişler,,, çok da takarsın.!

*

Önce kendilerinedir, oyun ve oyuncakları, sonra Allahlarınadır bütün yapmacıkları..

Sen, onların işlerine yaradığın kadar varsın.

Senin geçtiğin yollar onları enterese etmez. Sen kabına göre şekil alması gereken bir, malsın.!

Senin ihtiyaçların mı.?

- Allah versin, diyecekleri bir dilenci kadarsın.

Onlar için, sadece ve sadece yol kenarı bir hansın.!

Ne mi yaparsın.?

- Sıkıntı yok, der, yoluna bakarsın.

Çünkü: kendi Ayakların

----------kendi Ellerin

----------kendi Yüreğinle, bir İNSANSIN.!

*

Dezavantajı nedir, derseniz:

*

Gelecek bütün insanlara kuşkuyla bakarsın.! Umudunu kaybetmek, bu avcılardan sana kalan, en acı mirasın.!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

9.4.24

Göklerin Çobanı (Seher)

 

Geceyi serdim buzdan bedene

Ay'ın beyazından soğuk bir yorgan.

Şimdi ben hangi güneşin mızraklarında

Parlak bir umuda vurulurum ki.?!

*

Haydi kopar çobanını göklerin

Ellerinden içeyim arı bir sütü

Bir ağaç altı olalım, bir ince kaval

Sen çal ben oynayım kadim türküyü.

*

Eve dönüşlerimiz şenlik tadında

Al bütün duyguları sürülere kat.

Bir kuru soğanı kırsın ellerin

Acısını çıkar şömineye at.

*

Yavan bir aş olsun şiir dediğin

bir de battaniye sevgi adında

masallar silsilesi kulaklarımda

öylece ısınayım ömrüm boyunca.

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

El (Seher)

 
Harfler, alnından düşer insanın.

*

Dil dönse de her şekilde umuda,

eldir silen, boncuk boncuk yorgunlukları.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Bir Şiir Bir Şarkı (Seher)

 


Hangi şarkıdan tutsam ellerimi,

bir başka insanın yalnızlığı olurum.

Hangi şiiri okumaya kalkışsam,

başka bir insanın kederini solurum.

*

Doldur sâki doldur, zaman var daha

Bir takvim ki, yaprak düşse yine doğurur.!

Karıncadan bereketim dua soğutur,

cihana böyle yazı gelmez bir daha.!

*

İnlesin yüreğim nazlı yerinden

Dinlesin tüm kâinat yazı dilinden

Söylesin tüm meseller cihan selinden

Gelmişine geçmişine sövsün bir daha.!

*

İsyan sanmayın bu satırları

Nisyan olur ben yolumu bulurum.

Bir öz döküş olmaz ise zalim dünyada

Bir şiiri bir şarkıyı nasıl solurum.?!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

29.2.24

Dilinin Balı (Seher)

 

Bir sevda ki

paramparça yılların birleşiminden..

Bir darmadumanlık ki

dermansız hasretlerimden..

Bir rakı kadehi ki,

beyazı gözünün akı

mezesi dilinin balı..

Bir uyku ki,

göz kapaklarında çöreklenmiş,

beyninde tutmamış tavı..

Bir rüyâ ki,

kapısız tabirlere gebe,

kısır bir döngüde vale.

Bir zar ki, hep yek..

İkinin boynu bükük

hep tek-tek..

*

Ey Dünya.!

Göbeğin çatlasın emi

ateş çıkmazsa bir yerlerinden;

yalayıp yutmazsan gökyüzünü

o derin kafesinden,

buharlaş ve yok ol emi.!

Bu acı öyle bir acı ki

kanmıyor seferinden..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)



26.2.24

Üçüz Şiir (Seher)

 

Dün gece, üçüz şiir doğurdum

şimdi kucağımdalar..

Bakıp bakıp öpüyorum güzel gözlerinden

Mırıldanıyorum kulaklarına sessizce isimlerini..

Bizim buralarda ezan okumazlar,

şiir okurlar ki, şiirin kadrini kıymetini bilsinler

ömür boyunca.

Ve mısra mısra dökülüp

toparlasınlar şairlerin aşklarını

sonbahar yapraklarından..

Eşleştirsinler ruhlarını acılarından.

Şiir doğmak ağırdır, yürek ister..

Oysa kasaplar yürek satar, kilosu bilmem kaçtan..

''O yürek bu yürek, hangisiysen ''ol''mak gerek

adamakıllısından..'' dedim evlâtlarıma.

Zümrüt gözleri ışıldadı hepsinin..

''Yar gibi ana, şiir gibi diyar,''

dedim kendi kendime.. Sarıldım yüreğime..

Bitmeyecek gebeliğimin şerefine..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Son Bakışta Aşk (Seher)

 

Heyy.! 

Gerçek Aşk'tan bahsediyorum beyler/bayanlar; yürüyen merdivenlerden kayanlar.!

*

''İlk görüşte aşktan,'' ya da ''ilk görüşte aşk var mı.?'' diye soranlardan bahsetmiyorum. Onların bahsettiği aşk, olsa olsa adonis kasları, geniş omuzlar, atletik yapılar ya da yuvarlak kalçaların bel seviyesi üzerinde konuşlanmış iki güzel meme, bir de buraya yakışan bir çift göz taktık mı, tam da yerini bulacak olan değil mi.? 

Bütün bunların karşısında, yaylarından fırlamış gözlerle, yalama olmuş ağızlardan dökülen aşk sözcüklerinin, şehrin kanalizasyonlarında aktığını biliyor musunuz.? Bu duygular, arka sokakların duygularıdır. Hattâ duygu bile denmemelidir çünkü, gerçek duygulara haksızlıktır.! 

Bunlar her yerde çiftleşebilen, ustan yoksun hayvanî şehvetlerden başka ne olabilir.? Bir anlık hazza erme mutundan sonra, olanca gerekliğiyle hayatı kucaklayan ve aşkı, el değmemiş yerlerde arayanların; el değmemiş, gerçekten el değmemiş, eller değmiş o hayvanlıklarını, aşkla temizlemeye kalkan, ''süper id'' sürüsü desem, abartmış mı olurum.?

Ya da, aşk adını verdikleri o geçmiş/geçmemiş acılarının üzerine, bir başka insanın acılarını büyütmek pahasına, vücutlarının salgılarını rahatça etrafa saçabilmek adına, ''o sürüye'' katılan ve pervasızca ahlâk salyalarını etrafa püskürtenler midir, gerçek aşkın kapılarında bekçilik edenler.?

*

Son bakışta aşktan bahsediyorum.. Son bakışta..

*

Sondan geriye saya saya bitirilemeyen; baştan sona yangın, sondan sonsuzluğa kül ve duman.. İsler içinde bir kalp..

Ve onun içinde oturan, duvarlarını gözleriyle yıkayan, yeniden yeniden yapılandıran, bir mûkimden bahsediyorum. Hani şöyle dışarıdan baktığınızda meczup dediğiniz, boş boş dünyada dolaşan, kör düğümlerin içinden görmez gözlerle yüzünüze bakan, konuşmalar arasında yreğinde duyduğu yanma hissiyle, çığlık çığlık çoğalan ama gözlerinizdeki umarsızlığı görüp, o kelimeleri harf harf yutan, yuta yuta yutağında bir canlı taşıyan.. O canlıyı ne yutan ne de kusan bir yürekten, mevsimlere bile bölünemeyenden bahsediyorum. 

Öyle ya, İlkbahar gibi sevdiğinin kollarına doğamamış, bir Yaz sıcaklığında sarılamamış bir insanın kaç mevsimi olur ki..

Aşk'ı beşinci mevsime benzetenler heyy.!

Siz, hiç sonbaharda dökülüp, kışın dondunuz mu.? Bir perdenin ardından yârin baharlarını özleyip, yazlarında Aşk'ı, çivilerle yazıldınız mı taş tabletlere.?

Siz hiç Aşk'ı Adonis'ten dinlediniz mi.? Hani şu, gecenin karanlığını kaldırıp, kara kızını arayan.. Her ambulans sesinde ürperen..

Oyy ölemm.. dedikten sonra, pişmanlıkla tevbeye gelen Aşk nedir.? 

Toprağın altında böceklere ziyafet olmak kolayı.. Ya yaşarken ve o, dünya denen yuvarlakta döne döne, ama hep dönee dönee, şekilden şekile girdiniz mi.?

Ey Şair.! deme bana öyle şeyler.! Bilirim, daha neler yaşamayacağım ki.. Sen'den gayrı..

Seni yaşamak nedir ki Deli Sancım.?!

Kollarında olmak.. O baba, o evlat, o eş, o sevda kollarında olmak.. Kaldırabilir miyim bilmiyorum Dost.!

Yüzü, yüreği bunları hiç yaşamayan bir insana ağırdır herhal.. Ben sadece hasret bilirim. Benim çiçeklerim hasret kokar. Gülün dalında şakıyan bülbüller uğramaz bağıma..

Mecnun Leylâsını dünya gözüyle görmüştür de, düşmüştür çöllere..

Ferhat Şirinini dünya gözüyle görmüştür de, elinde kazma, dağlara girişmiştir..

Eyy acılarıma acı katan eyy.! Ey acılarına kurban olduğum.! Boynumu önüne her an koyduğum.!

Söyle bana, uzaklar ne kadar uzaktır; söyle yakınlar ne kadar.?! 

Söyle görmek nedir, yaşamak nedir.?!

Bir gözün camından ileriyi görmek midir görmek; ilerinin de ilerisini mi görmektir.? 

Yaşamak dediğin, şöyle ağız dolusu nefes almaksa, nerde benim nefeslerim.? 

Bir camın içerisindeki kum tanelerinde, çöl gezmekteyim.. 

Kelimelerden bir dağın dili önünde, tek kelimesiz lime lime bölünmekteyim.

İnsan vardır, mutlulukla doğurgandır. İnsan vardır, acıyı doğuran, doğurduğundan doğan, doğurduğuyla ölen.. Ah beni, doğum acılarıyla boğan! Ben senin o güzel ellerine kurban..

Her ay başında eksilmiş bir çizgiyi andıran.. Yavaş yavaş dolan.. Tam doldum derken, eksilmeler yoluna revan olan. Bu döngünün içerisinde yörüngesini bir an şaşmayan ben mi unutacağım, ben mi vazgeçeceğim..?!

Yapma, etme.! Bütün bülbüllerimi söyletme.! Bağımı bostanımı perişan etme.! Bir kuru toprak parçasını izleyen gözlerimle, yansıyan ışığından, kendime ülkeler yaratıyorum. Bir kabuk gibi taşıyorum üzerimde evimi. O kabuktan her çıkışımda, belki bir nefeslik huzur derken, kâinat seni haykırıyor.! 

''Belki evimde,'' diyerek döndüğümde, evim bana sen kokuyor.

Biter mi dersin.!? Nice bitişlerin şahidi olan ben de ''belki,'' derdim, eğer karşımda ''sen'' olmasaydın. Ben sende ''bitmeyeceğini'' öğrendim. Onun için bunca gamım kasavetim. Yok, yanlış anlama. Gamım da kasavetim de çektiğim ıstıraptan değil.

Ahh, bir kez beni anladığını gördüğüm gözlerinde eriyeydim..

Sonra öleydim, demiyorum; sonra aynı gamın kasavetin içine gömüleyim.!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

*

NOT: Daha derini de varmış duyguların. Akıllı.. 

Kim bilir, daha da'sı var mı.. Yaşadıkça göreceğim.. 

Gömsünler (Seher)

 


Hani sen, kitaplarca şiirsin ya;

şimdi, bir aşkı uzaktan seyrediyor,

haz memleketine hükümdar oluyorsun ya:

söyle o şiirlere

assınlar kendilerini

bir yaprağın sonbaharına

ve gömsünler

yüksekten dökülen kelimeleri.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Eşitsiz Yazın Bilim (Seher)


Taş çatlıyor,

ufalanıyor arasından bir tutam sabır.

Bir dil kopuyor kökünden,

düşüyor zanlı bir et parçası yanına

Horlanıyor sözcükler..

Kaç takla atıyor gökyüzü

güvercinler yağıyor toprağa

kursaklarında bir tane buğday.

Karanlıkta çimleniyor ekmekler

dilim dilim dağılıyor yaşama.

Her biri bir güne

ballı ekmek olmayı bekliyor..

Şimdi, zengin şiirler fakir

fakir şiirler zengin oluyor;

eşitsiz bir yazın bilim doğuyor..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Ulu orta (Seher)


Eyy gözündeki ışığa süzüldüğüm

ve eyy, gözündeki kapıda süründüğüm:

Burnunda mı koku almaz yanıktan,

dilin de mi tada düşman sevdadan.?

Nasıl merhametsiz  bir yürek ki bu

kendi için atan canı duymuyor.!

Nasıl umarsız, kör bir kalp ki bu

kendi için ölen canı görmüyor.!

Ulu orta kalmış kokmuş bir ceset,

dünya mezarında gece gündüz dönüyor..

Aşkın sırrı yazılmış da göklere

bir kuşun gagasına takılıp da gitmiyor.!

Kara bir yazıyı mavi gözleri

dört mevsim köpük köpük yağıyor..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

>O< (Seher)

 
Yatışmasını beklerken

bir kaynak gibi fışkırandır o.

Kaçıyorum sandıkça yakalandığın,

yakalandıkça bir ağ gibi, dolandığındır o.

Ölüyorum sandığın, son nefesine kattığın,

o sondan, nice ilklere ve sonlara

sürüm sürüm koştuğundur o.

Dört duvara hapsetsen de kendini

dünyayı fırıl fırıl döndüğündür o.

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Sevdamın Eşi (Seher)

 

Hasreti kavurdum gönül tasımda

kokusu yollarca gurbete gitti..

Vuslat serpeyim dedim avuçlarımdan

ellerim yalnızlığımı inledi..

*

Sevdamı çekiyor bahtsız yüreğim

yazmamaya yeminli kader kalemim..

Eller dem vuruyor acılarından

pervaneye zul gelir mi ateşi.?

*

Seher der ki, seherlerim solsa da

her günüm her gecem kara olsa da

bu gidişin sonu ecel olsa da

o benim bu dünyada Sevdamın Eşi

tek kirpiği için veririm seri. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..) 

Mezar Taşı (Seher)

 
Lütfen, mezarıma taş dikmesinler.!

Bunca taşıdığım taşların

ağırlığını başıma yüklemesinler..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

25.2.24

Göğümün Kuşağı (Seher)


 Güneşi her uğurlayışımda,

bir dolunay doğuruyorum - tam ortasında hayatın

ve dolu dolu bir acıyla, kan revan yığılıyorum..

Nice sonra uykumun üzerine uzandığımda

yarı baygın yarı uyanık, rüya üstüne rüyayı

yoruyorum sabaha dek - hangi sabaha -

bir sıkımlık canımı, sıkıyorum yastığımda

ve yastığımı sıktığımda, süzülüyor yaşlarım;

herkes denize bakarak aşk yaşıyor..

Hey gidi yaş'larım.! Yaşlarım.. Benim katıksız aşım.

*

Her uyanışımda - nasıl uyanış -

güneşi üzerime doğmuş buluyorum.

Bilmem hangi yıldızı sevgili etmiş yangınına

ya da, bir ayna mı yoldaş yalnızlığına ki

çift görüyorum.? bilmiyorum..

Ben bunları hep gözü kapalı

hep gözü açık görüyorum..

*

Sevdaya ''kara'' diyenlerin, yüzlerine gülüyorum.

Ser veriyorum sır vermiyorum.!

Ben bu gökkuşağının altından

gece-gündüz

yağmur-çamur

kar-kıyamet

döne döne

döne döne

geçiyorum.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Orda mısın.? (Seher)


Bıraktım, sevdanın zoru sarsın

kuduran yaralarımın kanını.!

Sen, Sen'den haber ver, orda mısın.?!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Sabrın Taşı (Seher)


Öyle azar azar, öyle çoğalarak
Öyle arta arta, öyle azalarak
Sabrın taşını öyle çatlatarak
Öyle işte..
*
*Seher* (Tüm Zamanların..)

Çıplak Sevdama Ağıt (Seher)


 Ben sağ'ımı devirdim Ey Deli Sancım.!

Bir yumrukluk işi varmış, bilmedim..

*

Küçük bir kulübe oturttum Sol tarafıma

bütün çocukları doldurdum dört bir yanıma..

*

Yürüdükçe çağlayan adımlarımla

ormanlarca nefes aldım, ölmedim..

*

Evrimleşen bedenime kalıp biçmeden

çırılçıplak bir sevdaya ağıt giydirdim..

*

Sorsan Seher nerden, hangi ülkeden

vatansız sloganın feryâdıyım ben.!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Eğer ya da Belki.. (Seher)


 Kerbelâ gibiyim, anlıyor musun.?

Boşa kürek çekiyor gözlerim, biliyorum..

Ne yanabiliyorum, ne sönebiliyorum

İki göz mesafesinde, ayrılığı seyr'ediyorum..

*

Çay koy Ey Benim Deli Sancım

yüreğimin üzerine..

Gör bak, demlenince,

avuçlarımla içireceğim..

Hayır gitme.! 

Eğer gidersen, ırak kalırım kendime;

eğer gidersen, gurbeti içime çekeceğim..

*

Yönsüzüm,

çekme gözlerini gözlerimden.!

Ben bu yolları pusulasız

nasıl katedeceğim.?

Ekmek kırıntıları bıraktım tabağımda

Her biriyle bir kuş sevindireceğim..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

13.2.24

Bilmiyorsun (Seher)

 

Rüzgârın uğultusuyla irkildim
Aklıma geldin.. Gitmemişken..
Dilimle mühürlediğim bir zarfı
çıkarıp çıkarıp kokluyorum,
gönderilen adres yerinden.
İçinde kıvranıyor duygularım..
''Hizaya geçin.!'' diyorum harflere
Geçin ki, bu ülkenin artık dirliği yok
kenetlenmiyor eller birbirine.!
Yanık kokusu çalınıyor burnuma
derken bir sağanak peydahlanıyor
kurudu sandığım pınarlarımdan..
Sönüyor sönmesine, lâkin,
duman.! Ah o duman gözlerin,
tütüyor.. durmak'sızım..
Sonsuza yolluyorum is'ten yazımı.
Bin bir gece masallarının
karanlığından dökülüyorum.
Ö*lüme beş kala, hep ö*lümü soluyorum.
Soluyorum toprağımda, görmüyorsun.
Aklım durmadan sana geliyor, bilmiyorsun..
*
*Seher* (Tüm Zamanların..)

3.2.24

bekleme durağı (Seher)

Kimi zaman yılıyorum bekleme durağı'nda

ayaklarım hevesli bir gidişe duruyor.

Ay'sın diyorum, ışıt yollarımı karanlığımda;

Güneş'sin, aysın artık sabahlarım..

Hercai bir menekşenin yaprağından soluduğum

bütün hercailiklerimi yolluyorum gençliğime;

bahara diyorum ya, baharlar geçiyor yalnızlığımdan..

*

Gözlerin bir helezonun yılmaz bekçisi.

Ve düşüyorum, gök'yüzünün sarmalına,

sağım solum, arkam önüm, sobe.

Açsam diyorum yediverenler gibi,

saçsam diyorum, bütün sarhoşluğumu ellerine..

Kaç acıyı solumalı daha ciğerlerim

ve kaçıncı kez kaçmalıyım, olmadığım yerlerden.?!

*

Hangi şehre ikâmetgâh çıkarsam;

hangi cadde, hangi sokak, hangi mahalleyi yurt edinsem;

bilmem kaçıncı kata çıksa asansörler

kaçıncı dairesinden atlasa umutlarım

bir kâğıt parçası kadar bile yer kaplamıyor vücudum.

Koparıp dilimi atıyorum hoyratça;
sen ki beni bir türlü anlatamayan eyy.!!

*

Bin türlü kuşanıyorum

kelle koltukta savaşıyorum günlerdir,

ağzımın kenarına sızıyor kanlı sözlerim..

Öyle usul usul değil, öyle taşkın, öyle pervasızca..

Duyulmuyorsa da bir yerlerde

bu kıvranan parçamın hikâyesi,

bir şiir kıvamında arsızca sızlanıyorsa,

utanmanın gölgesine sığınıyor, görmeyin.!

Ve sövmeyin bir serzenişin

alt alta-üst üste savaşına, sövmeyin.!

Dövmeyin beni gözlerinizle, dövmeyin.!

*

Arkamı dönüyorum bekleme durağı'na

hani tanrıyı şaşırtırcasına, çocukcasına..

''beklemiyorum ki..'' dercesine akıyor saçlarım.

Yaşlarım, Ahh, yaşım kadar yaşlarım.!

Bir siz mi gelirsiniz o bilinmez yöreden;

bir siz mi gidersiniz köhneliklerime.?!

B'eklediğim, bütün eklemlerimi sızlatır..

Değişen mevsimler tutkulu

ve tutuklu, bir durağın demirlerinde

sayıklamalarım, sayıklama (!) larım..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

1.2.24

Ucundan Seyrediyorum (Seher)

 

Ucundan seyrediyorum, her şeyi ucundan..

Geçmişi, geçmemişi, geçmeyeceği..

Parmaklarım hesap tutuyor

O'ndan yukarıyı susuyor.!

Gözlerim, dengesiz bir kalp atışı gibi

ufuk çizgisinde yalpalıyor..

Ve ayaklarım, sanki benim değiller

bir seri hoş, bir yeri boşu tekmeliyor.!

Boş bir çuval gibi yığılıyorum.

O kadar ''uzak'' kelimelerle doluyum ki,

ağzımdan burnumdan fışkırıyor..

Göz yordamıyla toplamaya çalışıyorum

olmuyor.. Bir cümlecik diyorum.!

Kurulamaz mı hayatın baş köşesine.?

Yeri göğü inleten bir uğultuyla doluyorum

bilmem kaç şiddetinde.!

Ucunda seyrediyorum, her şeyi ucunda

gelmişi, gelmemişi, gelmeyeceği.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

27.1.24

Bin Bir Başlı Yeryüzü (Seher)

 

Kalp tuttuğu zaman bir hüznün elinden

kalp bu, bırakır mı yarı yolda kendini.!

Tutar bir kalemi üç parmağından

yazar, kulaksız bir hikâyeye efsanesini..

Efsane bu, adı üzre yıllar ve yıllar

yollar ve yollarca uzar gider sayrılar..

Önce sararır Eylül dalında

sonra gazel okur bağr-ı toprakta.!

Düşmenin uçurumudur artık gökyüzü

ve karışır bin bir başlı yeryüzü.!

Bir ejderha peydahlanır kâlp kapısında

savurduğu ateşler cehennemidir

dünyasız bir dünyanın son perdesidir.!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Kuyu Ağzı (Seher)


Sabaha karşıydı ilk bakışlarım

ve karşıydı sabaha, haykırışlarım.!

Geceyi kundakladım ayağımda salladım

ve kundakladım geceyi, sabaha karşıydı.!

Ağrılarım, sızılarım bas bas bağırdı

Bir yangın tuttu yüreğimi gayet ağırdı.!

Heyhat.! Susuz bir çöldü ömrüm, öl'dü.

Bir dağın yamacına yas'landı, kör'dü.

Çekilen toprağımda derin bir çatlağım

ah,, nasıl çiçeksiz, nasıl kurağım.!

Güneşin mızrakları saplanırken düşlerime

düştü takvimimden bir bir yapraklarım..

Hay demeden hû demeden ben git'tim

böldüm ciğerimden bir nefes biçtim

döndüm kıblegâha yıktım putları

ben bu acı şerbeti nereden içtim.?!

Sordum sual ettim bilmeyenlere

bir ''hiç''liğin ortasından, kendime es'tim.!

Estim dört bir yanımdan çarptım kendime

sağlamasız bir dünyada Aşk'a hep pes'tim.!

Şimdi bağırışlarım bir kuyu ağzı

aks eden sedâmı kalanım bildim..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

26.1.24

Erguvan (Seher)


 ''Küçük bir yazıya hapsolmak.!''

*

Eğer anlatabilseydim hâl-i pür-melâlimi

Erguvan derdim hiç düşünmeden.

Pürüzsüz beyazlığı çiçeklendirmek olabilirdi

Kısa bir 'biraz önce' utancımız pembeleştirmeden..

Koca bir Mayıs'tı mevsim, hiç bitip tükenmeyen.

Bir bankın tahtalarına kazıdım beklemişliğimi..

Gelmeyişimizi, gitmeyişimizi; bir mumyanın bezlerinden

sarıldık, sarındık yalnızlıklar kumaşına..

Gocunmadım, gizli damlalarımı biriktirmekten.

Göl oldum, sığmadım kabıma

nehir nehir çağladım evrenimizden..

Ne mi oldum Deli Sancım, ne mi oldum Sevdiceğim

umman içre bir şehri bezedim hayallerimizden..

Diplerin de diplerinde bir ağacın gölgesini

Ömür ördüm, pespembe bir iplikten..

Yürümek değilmiş işin özü

durmakmış, susmakmış derinden..

Susan kelimeler îcad ettim, kahreden

ama Aşk'ı tüketmeyen, tüketemeyen.. 

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

24.1.24

Sus'tuk.. (Seher)

 

Sen gelmedin hiç, hep ben geldim.

Aslında hep sen geldin, ben içimde durdum.

Sen konuşmadın hiç, ben konuştum.

Aslında hep sen konuştun, ben içimde sustum.

Sen ''Gel.!''din, sen ''Konuş.!''

Ben ''Dur.!''dum, ben ''Sus.!''

Sen ve Ben

Gel'dik, Konuş'tuk, Dur'duk.!

Ama hep, Sus'tuk.!

*

*Seher* (Tüm Zamanların..) 

Dört Mevsim (Seher)

 

Seni düşünmek İlkbahar gibiydi..

Çiçeklerin rengi, ağaçların taze yaprakları,

kuzuların çocukça zıplayışı,

sola yatmış düzenli yağmurların ardından

yedi renkli bir gönül bağı gibi kurdelası.

*

Seni düşünmek Yaz gibiydi..

Alından damlayan terin, metânetle silinişi

bir huzurlu, bir huzursuz kıpırdanış

biraz Deniz, biraz yanış

bronz bir yüreğe boyanış..

*

Seni düşünmek Sonbahar gibiydi..

Doğanın yeşille ayrılığındaki hüzün

sarıyla buluşmasında son tütün

ve bir gazeller ülkesinin rüzgârında

karışan saçlarıyla son'lu ölüm..

*

Seni düşünmek Kış gibiydi..

Beyaz bir nakış gibiydi

tertemiz bir rengin altında

bütün renkleri gizleyiş gibiydi..

Seni düşünmek, donmuş gibiydi..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Oysa (Seher)

 

Bir şarkı

büyük bir hıçkırık..

Bir kaçış

büyük bir yakalanış..

Bir renk bozumu mevsim

gökyüzü sıtmaya tutulmuş.

Yeryüzü, bir kucak açış..

Çukurlarla doluyor yaşam

dolup dolup boşalıyor gözünden

ciğeri parçalayan bir haykırış..

Ölüm nedir ki,

nefes almanın yanında.?!

Bütün meseleyi olmaya

ya da olmamaya bağlayış..

Yalanların toplamı:

kibrit kutuları, sigara paketleri, peçeteler

satın alınan koleksiyonlar ve bir duruş..

Oysa her şey ve hiçbir şey bir duramayış..

Gitmişler gönderilmedikleri yerlerden

oysa gelmemişler hiç.

Hepsi bir yanılsayış.

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

23.1.24

Eylül (Seher)

 

Eylül'ü anlatmam gerekirse;

Anlatmış bin bir şekilde şâirler işte..

Ben kısaca ''Ben'' diyeyim

Hadi bir de ''Sen'' diyeyim

Olmayışının şerefine

Şiirin eylüllerini devşireyim..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..) 

Kokla (Seher)

 

Sen durgun bir deniz, içten içe kaynayan

Ben çıldırmış gökyüzü, bulutuyla savrulan..

*

Yarısında gecenin çıldır dalgalarınla

Köpürsün ağzın burnun mıhlanmış dudağınla..

*

Oy bütün kıyıları, insafsız bir insaf'la

Ve ansızın uzaklaş, kendi derin kuytuna..

*

Bakma anlam'sız ufka, görmeyen bir bakışla

Bâri kokla yağmuru, elmanın göz yaşında..

*

Ah benim ince sızım, dermansız kalmışlığım

Bir şimşeğin dalında, kök salmış yalnızlığım..

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Ellerin.. (Seher)

 

Ellerin var, ellerin yok

Tutuyorum en bilindik boşluğu..

Gözlerin var, gözlerin yok

Düşüyorum en sınırsız uçurumu..

Bir nöbeti devralıyorum

gündüzden geceye..

Nöbet geçiriyorum.

Sen ki inci, sen ki mercan vurgunu

biliyorum hangi zıpkınla vurulduğunu.

Tokuşuyor iki kadeh an'sızın

ağlıyorsun yalnız

ağlıyorum, kalabalık yorgunu..

Ben ki, bir okyanus dibinde

kapalı bir şiir kutusu.

Şâirlerin meclisinde yontuluyorum

ben yontuldukça ayaklarım eksiliyor

gelmek zoru yollarımı kesiyor.

Bu kez sen, durur musun yerinde.?

Gidiyorsun en uzak yolculuğu..

Nereden aşırmalıyım

küçücük bir umudun kuyruğunu.?

*

Çobansızım, Ay'sızım

Güneşimi çaldırmışım

Evren kadar daralmış

bir noktada ''yan''mışım.

*

*Seher* (Tüm Zamanların..)

Kalem Gibi Bir Yağmur (Seher)

  Ve kalem kıvranmaya başlar ''Yaz,'' der, ''Yaz.!''.. Oysa Susmanın Mevsimi'dir.  Yazılan her harfin ıs...